Deprem ve Yangın Önlemi

Deprem ülkemizin kaçılmaz gerçeği olarak gündemde sabit durmasa da, akıllarda ve beynimizin içinde bir yerde sürekli gündemini koruyor. Ülkeyi yöneten hükümet bunun bir nebze de olsa önüne geçmek adına farklı uygulamalar ile karşımıza çıktı.

Bunların başında da Kentsel Dönüşüm geliyor. Amaç depremde yıkılma olasılığı olan ve mühendislik hizmetinden uzak bir şekilde inşa edilmiş yapıları yıkarak yerine güvenilir ve mühendislik bakımından sağlam yapılar inşa edilmesini sağlamaktır. Bu yöntem çoğunluk mantığında güzel işliyor belki ama azınlıkta eksik olan tarafları da yok değil.

Örneğin binanın yapıldığı dönemde imarı olan birçok yer şu anda imarsız ve yeşil alan vasfında. Bazı yerler 1. 2. 3. derece sit alanında kalıyor ve yıkılması mümkün olmuyor. Yıkım yapıldıktan sonra yapılmasına imkân olmayan yerler olduğundan müdahale edilemiyor. Aynı şekilde tarihi dokusundan dolayı tarihi eser vasfında olup yıkılamayan yapılarda var!

Ya da çok basit bir şekilde imar planı dahilinde olup, imara uymayan ve bu yüzden yıkılamayacak durumda olan binalar gerçeği de göz önüne alınmalıdır. Bu binalar genel olarak fazla kat veya oturum alanından kaynaklanan sorunlar yaşamaktadır.

Deprem kadar bu ülkede yangın gerçeğini de görmek gerektiğini yakın geçmişte Bolu Kartalkaya’da meydana gelen otel yangını bize bir kez daha göstermiş oldu. Yangına maruz kalan binalarda yangın sonrasında özelliğini yitiren yapı elemanlarının çökmesi sonucunda yıkılabiliyor ve tehlike oluşturuyor.

İşte tüm bu sebeplerden dolayı binaların depreme dayanıklı olup olmadıklarının irdelenmesi ve testlerinin yapılması birinci öncelik olmalıdır. Ancak ikinci öncelik mutlak suretle mevcut yapıyı hem depremden hem de yangından korumak için Karbon Fiber Sargı Tekniği ile koruma altına almak olmalıdır.

Karbon Fiber malzeme içeriğinde bulunan malzemelerin cinsi ve yapısından dolayı uygulandığı yapı elemanlarının bütünlüğünü koruyarak kırılma, kopma, şişme ve patlamaların önüne geçmesi kadar, 1400 derece ısıya dayanması sebebiyle de yangına karşı önleyici faaliyet olarak değerlendirilebilir bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.

         Ve diyoruz ki; “Yarın Çok Geç Olmadan Önlem Alın”